25 Kasım 2013 Pazartesi

NAZİRE
bir ses
 bir soluk izi
sessiz birkaç harf birikintisi..(e.d.)
biraz gönlümde can sikintisi
 kelimeleri kes
yalnız bırak ruhum bizi..



http://www.youtube.com/watch?v=alhT4G2LxPI

27 Aralık 2011 Salı

rojen barnas


kazıdım adımı diyarbekir burçlarına

yıldızlar
boynu bükük gökteyken
ve
... ney ve kaval ve tanbur
ve davul ve zurna
soğuduğu
zaman
ve nehirler
uğuldamazken yataklarında, baştan sona
süsen ve papatya ve reyhan
tomurcuk açmazken daha.
koyu karanlıklar
keskin ve derin
hıçkırarak, vahşi bir böğürtüyle
kaygısız
hesapsız
çöküyor
sendeliyordu
yurdumun üstünde hâlâ
çelik bir ruhla
kazıdım adımı
kazıdım adımı diyarbekir burçlarına

fırtına gibi
tipi gibi
kasırga gibi
açtım mücadele cephesini
savaştım kan emicilere karşı
bir cephede
yiğitçe, imanla
mücadele ettim
karşı çıktım
ve
kazıdım adımı diyarbekir burçlarına
yurtseverim ben
insanseverim
burçları önünde ala renkli diyarbekir’ın
şeyh said ata
ve doktor fuad’ım
bavê tûjo’yum ben lo!..
devrimciyim ben ha!

kazıdım adımı
diyarbekir burçlarına
sîpan’da
tan ağarırken
göğün dudakları
sîpan’ın göğsünde kızarırken
tebessümle
ben
vatan kapısı’ndan girdim içeri
ben
ulus kapısı’nı çelenklerle süsledim
ve dövüştüm bağımsızlık kapısı
önünde
çorak kalmıştı kurtuluş kapısı’ndaki bahçeler
ben oraya
özgürlük fidanları diktim
serptim onur tohumlarını da.

kazıdım adımı diyarbekir burçlarına
şêx said atayım ben
doktor fuad’ım
isimsiz bir pêşmergeyim ben
ve vatanın bir tutam madımakı.
dün şehit düşmüştüm
yeniden geldim bugün.

şiir: rojen barnas
müzik: ciwan haco
çeviri: selim temo

orjinal sozleri soyle:

min navê xwe kola li bircên diyarbekir
gava ku stêrk
li esmana stûxwar,
gava ku ney û blûr û tembûr
û dehol û zirna sar bûn.
û cobar
ne dixuşin di nivînên xwe de seraser
sosin û beybûn û rihan
ne d'bişkifin di bûtikê de.
tariyên giran
tûj û kûr
bi zûrezûr û bi orîneke jakaw
bê fikare, bê paxav dihelişî dikumişî li ser welatê min.
bi giyanek pola
min navê xwe kola
min navê xwe kola li bircên diyarbekir.
wek bebelisk
wek moraz
wek bagarek gurr
min eniya têkoşînê
min di eniyek de şer kir li hember xwînxwara
bi dilawerî
bi bîrûbawerî
min têkoşîn û berberî kir
û min navê xwe kola li bircên diyarbekir.
ez welatparêz im,
ez mirovperwer im,
ez li ber bircên diyarbekra rengîn
şêx seîdê kal,
bijîşk fuad im
ez bavê tûjo me lo!...
şoreşger im.
min navê xwe kola li bircên diyarbekir
dema şefaq da di sîpan de dema ku lêvên esmên
di singa sîpan de sor dikir bi beşerûkî.
ez di deriyê niştîmanî de ketim hundir
min deriyê neteweyî bi zerzenga xemiland
û li ber deriyê serxwebûnî şer kir.
bêweç ma bû baxçeyê
deriyê felatî min tê de şaxên serbestiyê çikand
tovê xawêndariyê werkir.
min navê xwe kola li bircên diyarbekir.
ez şêx seîdê kal,
bijîşk fuad im pêşmergekî bê nav û bê nîşan û qevdekî ji pincara welat im.
ez duh şehîd bûm îro, nûhat im.

17 Ekim 2011 Pazartesi

AldanMA


bir kuşkanadı gibi
uçarı ve asil sevdamız
anlık bir bakışta aşk
anlamsız kelimelerle doludur şimdi
sınırları daraltan zamanda
hırpalanan kötülüklerin inleyişi;
sarar sessizliğimizi
kaçamaksız..
elin kadar
narin
bir çoçuk eli
karanfili tutar soğuk bir yaz gecesi

cebimde biriktiririm
bakışlarında derin
tertemiz bir mana

rahat yüzü görmez yüreğim
savrulur kaçışkan yağmurlarla
rüzgarın ardısıra
ah !.. seni bilmez bilemez ki saçların
yalnız bırakmaz sevgilileri

tüter sabaha kadar dalgalar
çekingen ve cömert olur zaman
zamanının içinde mekan
gece de haykırır bize:
-bir harfe benzer şimdi ay (X) !

zemheri soğuğuna sararlar bizi
kim bilir nerede saklıdır yüreğimiz
kim bilir hangi vakitte aydınlanırız

son mudur ki bu ilk gidişin
saatleri bu yüzden mi susturdu saatçi
ölüm susar aşk susmaz yalnızlığımıza
ellerin, gözlerin olur o zaman aşk
yeni doğan bir bebek gibi kundakta
ve bedenin gece gibi örter gündüzü
sararım bedenini sıcacık taze tandır ekmeğiyle

lalelide roma tarzı
bir pazar sabahı
beraberdik
ve biz demlerdik her anı
kahvaltıya oturur bakışlarımız
rengarenk ve süslü görünür her şey
sadece sana ve bİze ..
17.10.2011
ahmedi ahmed

16 Eylül 2011 Cuma

aylak adamın çilesi isa'nın çilesini geçti kitabı


‎''söyle ey çoban!
yirmi dört yıldır yaşadığım ve ayak bastığım bir kente turist olarak gitmek nasıl bir duygu acaba?''
(aylak adamın çilesi isa'nın çilesini geçti kitabı sekizinci paragraf son cümle çoban ile aylak adam'ın veda konuşması bölümü)

14 Eylül 2011 Çarşamba

aylak adamın çilesi isa'nın çilesini geçti kitabı


‎''can sıkıntısı mı?
-evet
adı belli bir sıkıntıyı dışardan mudahale ile tedavi etmeye çalışan insanlar bu yolla başkalarına da o duyguyu tattırmaktan başka ne yapıyorlar ki..
- o zaman sevgi de sıkıntı da paylaştıkça çogalır çoban..''
(aylak adamın çilesi isa'nın çilesini geçti kitabı sayfa 27 paragraf 4-konuşma:aylak ve çoban bölümü)

9 Eylül 2011 Cuma

aylak adamın çilesi isa'nın çilesini geçti kitabı


‎''SANIYORSAM benim kadar işine sarılan ve işini seven başka biri yok.(tamamen toplumun diretmesiyle böyle bir işe kalkıştım okuyucular çünkü bu toplum işin ne olursa olsun işini seveceksin der ve bende haddinden fazla bile seviyorum hatta bu toplumu karşıma alacak kadar seviyorum)işim: işsizlik
yani bir manada aylaklık. ve işim dolayısıyla aylakkığımı seviyorum. ama gelin görün ki bu toplum işimi sevmekten alıkoymak için her şeyi ve her yolu deniyor. bu topluma nasıl ayak uydurulur veya ayak uydurmak gerek midir? ey okuyucu cevap istiyorum'' aylak adamın çilesi isa'nın çilesini geçti kitabı sayfa 09. paragraf iki
not: yazı fotoğraftaki kitaptan alıntı değildir tamamen site sahibinin eseridir.